Migren araştırmalarındaki cinsiyet eşitsizliği, sadece kadınlarda daha yaygın olan bir sorunu çözmeye engel olmakla kalmıyor; aynı zamanda erkeklerin araştırmalara katılma isteksizliği dolayısıyla bilimi de sekteye uğratıyor.
Evrim Ağacı’nda yer alan makaleye göre; kadınlarda migrenin görülme olasılığı, erkeklere göre iki ila üç kez daha fazla. Bu rahatsızlığın kadınlarda en şiddetli şekilde hissedildiği dönemse, genellikle ağrıyla geçen günlerin pahalıya patlayabileceği 30’lu yaşlar oluyor. New York Montefiore Tıp Merkezinde bir nörolog olan Jelena Pavlovic, şöyle açıklıyor: “Bu dönem, kadınların hamileliğine ve hamilelik sonrası küçük çocuklarıyla ilgilenip bir yandan da çalıştıkları zamanlara rastlıyor. Kişinin hayatının geri kalanının merkezini inşa ettiği zamanlara…“
Yaşları 18 ile 60 arasında değişen kadınların yarısından fazlası için, migrenin başlangıç ve gidişatı menstrual döngünün hormon akışıyla bağlantılıdır. Londra’da Barts Health NHS Thrust’ta çalışan baş ağrısı ve kadın sağlığı konusunda uzman bir klinisyen olan Anne MacGregor, “Bu bağlantı yüzyıllardır biliniyor.” diyerek, konunun literatürde de yer aldığını belirtiyor. Buna rağmen migren ve klinik sonuçlarında cinsiyet hormonlarına bağlı olarak görülen farklılıklar hakkında çok az araştırma yapılmıştır.
Bu bilgi eksikliği büyük miktarda cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Bu, klinik araştırmalarda hala görülen inatçı bir sorun. Pavlovic şöyle diyor: “Eğer kadınlarla aynı oranda erkek migrenden muzdarip olsaydı elimizde çok daha iyi çalışmalar olurdu. Migrenle alakalı pek çok eğilim ve sıkıntı, rahatsızlığın kadınlarda görülmesiyle bağlantılı.“
Öte yandan, migrenin altında yatan psikolojik mekanizmalar ve hormonların nasıl olup da kadınları bu rahatsızlığa daha yatkın kılacak şekilde işe dahil oldukları da yadsınamayacak şekilde çetrefilli bir bilimsel sorun.
*Makalenin tamamına ulaşmak için: https://evrimagaci.org/kadinlarda-migren-daha-sik-goruluyor-daha-agir-geciyor-ama-cinsiyet-farklarinin-migren-ile-iliskisi-cok-az-arastiriliyor-9459